Avrupa, ısınan bir dünyada donabilir mi? Atlantik Okyanusu’ndaki ana okyanus dolaşımı sistemi AMOC’un çökmesi halinde ne olurdu? Dünya ve Avrupa iklimini düzenleyen bu sistemin durması, Avrupa kıtasında köklü değişimlere yol açabilir.
Yeni yayımlanan teorik ve uzun vadeli bir çalışmaya göre, kıtanın kuzeybatısı sert bir soğuk dalgasıyla karşı karşıya kalabilir, kış sıcaklıkları yer yer 15 dereceye kadar düşebilir. Aynı senaryoda, Arktik deniz buzu İskoçya kıyılarına kadar ulaşabilir.
Bu bulgular, 11 Haziran Çarşamba günü ‘Geophysical Research Letters’ (Jeofizik Araştırmalar Dergisi) dergisinde yayımlanan ve interaktif haritayla desteklenen bir çalışmayla ortaya konuldu.
İki zıt gücün çarpışması: Küresel ısınma ve okyanus dolaşımının çöküşü
Hollandalı iki araştırmacı, ilk kez birbirine zıt etki yaratan iki olgunun aynı anda sonuçlarını inceledi. Bir yanda insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının yol açtığı küresel ısınma ile diğer yanda ise Atlantik Meridyenel Devir Daimi’nin (AMOC) ciddi oranda zayıflaması veya durmasıyla oluşabilecek bölgesel soğuma.
Bu sistemin bir parçası olan Gulf Stream (Körfez Akınrtısı), sıcak ve tuzlu suyu güneyden kuzeye taşıyor. Ancak iklim değişikliği nedeniyle, bu akıntılar önemli ölçüde yavaşlayabilir hatta durabilir.
Ne zaman ve ne hızla? Bilim insanları henüz hemfikir değil
AMOC’un ne zaman ve hangi hızda çökebileceği, hatta son on yıllarda gerçekten yavaşlayıp yavaşlamadığı konusunda bilim camiası hâlâ fikir birliğine ulaşabilmiş değil.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) son raporuna göre, ani ve şiddetli bir çöküş 75 yıldan, yani 2100 yılından önce beklenmiyor. Ancak bazı diğer çalışmalar, AMOC’un bir "tipping point" (geri dönüşsüz eşik noktası) yönünde ilerlediğini gösteriyor.
Çalışmanın başyazarı ve Hollanda Kraliyet Meteoroloji Enstitüsü (KNMI) araştırmacısı René van Westen, “Bu potansiyel tehlike göz önüne alındığında, ciddi biçimde zayıflamış bir AMOC’un iklim üzerindeki etkilerini incelemek zorunluydu.” diyor.
AMOC’un %80’in üzerinde çökmesi durumunda Avrupa’da aşırı kış koşulları bekleniyor
Söz konusu çalışmada, Atlantik Meridyenel Devir Daimi’nin (AMOC) %80’in üzerinde azalması senaryosu ele alınıyor. Bu çöküş, sera gazı salınımlarına dair “orta düzeyde” bir senaryoyla birlikte değerlendirilmiş. Bu senaryo, çalışmada kullanılan iklim modeline göre, 2100 yılında ortalama 2 °C’lik bir küresel ısınmayı öngörüyor.
Oslo’da –48 °C, Paris’te 83 gün don olayı
Çalışmaya göre, AMOC’un çökmesi Kuzeybatı Avrupa’da çok ciddi kış koşullarına yol açabilir: Paris’te ortalama kış sıcaklıkları, sanayi öncesi döneme göre 2 °C daha düşük olabilir. (Bu da günümüz değerlerine göre 4 °C’lik bir düşüş anlamına geliyor).
On yılda bir yaşanan aşırı soğuk hava dalgalarında sıcaklık –18 °C’ye kadar inebilir. Sanayi öncesi dönemde bu değer yalnızca –6,6 °C idi.
Paris’te yılda ortalama 83 gün don görülebilir ki bu da 19. yüzyıl sonuna kıyasla ekstra 60 don günü demektir.
İskandinavya daha da sert etkilenecek
AMOC’un çökmesi ile Oslo (Norveç) ve Stockholm (İsveç) gibi şehirlerde kış sıcaklıkları yaklaşık 10 °C düşecek. Reykjavik (İzlanda)’ta bu düşüş 14 °C’ye kadar çıkacak. Bu şehirlerde yıllık 200 ila 300 gün arasında don görülecek. Aşırı soğuk hava dalgaları sıradan hale gelecek: Oslo’da sıcaklık –48 °C’ye, Bergen’de –42 °C’ye kadar düşebilir. Bu değerler, sanayi öncesi döneme kıyasla yaklaşık 25 °C daha düşük.
Kuzey Avrupa’ya kadar ulaşan deniz buzu, rekor soğukların nedeni olabilir
Bu rekor düzeydeki soğuklar, şubat ayında Arktik deniz buzunun İskoçya’nın ve Hollanda’nın kuzeyine kadar uzanmasıyla oluşabilecek. Bu dönem, yıl içinde deniz buzunun en geniş alana ulaştığı zamandır. Norveç ve Danimarka’nın tamamı da deniz buzu tarafından çevrelenecektir. Bu beyaz yüzey, 'albedo etkisi' ile açık denize göre güneş ışınlarını çok daha fazla yansıttığı için, soğumanın etkisini daha da artıracaktır.
Güney Avrupa daha az etkilenecek ancak...
Güney Avrupa, bu soğuma senaryosundan görece daha az etkilenecektir. Ancak Kuzey ile Güney arasındaki sıcaklık farkının artması, basınç farklarını da şiddetlendirebilir. Bu da kış fırtınalarının daha güçlü olmasına ve günlük sıcaklıklar arasında daha sert dalgalanmalara yol açabilir.
Yaz aylarında ise sıcak aşırılıklar artabilir
AMOC’un çökmesi yalnızca soğuklarla sınırlı kalmaz. Yaz aylarında, özellikle bazı şehirlerde sıcak hava dalgaları daha da şiddetli hale gelebilir. Örneğin, Paris’te, sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 4 °C daha sıcak bir aşırı sıcak hava dalgası, 10 yılda bir görülebilecek olağanüstü seviyeye çıkabilir.
Sera gazı emisyonları artarsa tablo tamamen değişir
Ancak farklı bir senaryo da masada: Eğer sera gazı emisyonları kesintisiz artmaya devam ederse, küresel ısınmanın etkisi, AMOC’un zayıflamasının etkisini gölgede bırakır. Bu durumda tüm Avrupa genelinde ısınma görülür. AMOC durduğunda bile aşırı soğuklar çok nadir hale gelir.
Bu senaryoda AMOC’un çöküşü iklim değişikliğinin duracağı anlamına gelmiyor. Aksine, bu durum dünyadaki fazla ısının sadece yeniden dağılmasına yol açar: Güney Yarımküre’de sıcaklıklar daha da artar. Avrupa’da ise sıcaklıklar düşerken yağışlar da önemli ölçüde azalır. Bu da tarımın sürdürülebilirliğini tehlikeye atar.
Tropik bölgelerde gıda krizi riski
Aynı senaryoda, tropik bölgelerde büyük bir gıda krizi kapıda olabilir. Afrika ve Güney Amerika muson sistemleri, güneye doğru 500 ila 1.000 kilometre kayar. Bu da Sahel bölgesinde yağışların %30 azalmasına neden olur.
Ayrıca AMOC’un durması, okyanusların karbondioksit emme kapasitesini azaltır. Bu da hem küresel ısınmayı daha da hızlandırır. Hem de deniz seviyesinin yükselmesini artırır.
Yakın tarihli bir araştırma, Atlantik dolaşımındaki zayıflamanın ABD’nin kuzeydoğu kıyılarında sel olaylarını artırdığını zaten ortaya koymuş durumdadır.
“Geri dönülmez sonuçların eşiğindeyiz”
Araştırmanın başyazarı René van Westen, bu noktada şu uyarıda bulunuyor: “Karar alıcılar, iklim krizinin en yıkıcı etkilerini azaltmanın tek yolunun, sera gazı emisyonlarını acil ve radikal biçimde düşürmek olduğunu fark etmelidir. Aynı zamanda bu, AMOC’un çökmesi gibi potansiyel olarak geri döndürülemez ve yıkıcı sonuçların da önüne geçmenin tek yoludur.”
Kaynaklar: Makalenin tamamını Le Monde’dan okuyabilirsiniz - Geophysical Research Letters
Yorumunuz