Yazılar

Cemil Önal'ın ifşaatları üzerine

Önal'ın ilk ifşaatları 1 Şubat 2024’te yayımlandı.

Halil Falyalı'nın yasa dışı bahis ve kumar imparatorluğunun merkezinde yer alan ve mali işlerini yürüten Cemil Önal, suikaste uğrayan Falyalı gibi bir dizi ifşaatın ortasında, hapishaneden çıktıktan kısa bir süre sonra çok yakın mesafeden vurularak öldürüldü. 

Cemil Önal cinayeti, gerek ifşaatları gerekse de FETÖ firarisi oldukları iddia edilen yayıncılarla temasları ve şüpheli çıkışları nedeniyle dikkat çekti.

Falyalı cinayetinin ardından KKTC’den Yunanistan’a ve oradan da Hollanda’ya geçen Önal, Falyalı cinayeti ile bağlantılı Türkiye’nin Interpol’e yaptığı kırmızı bülten talebi nedeniyle Hollanda’da tutuklanmıştı.

Özge Taşker Falyalı polise verdiği ifadesinde Cemil Önal’ın “Halil'e bir vereceği olduğu”nu söylemişti

Geriye baktığımızda Falyalı suikasti failleri KKTC’de yargılanırken müşteki Özge Falyalı, Mahkeme kayıtlarına giren, polise verdiği ifadesinde ‘Cemil Önal'ın bildiği kadarıyla eşinin yanında çalıştığını ama hangi şirkette ne iş yaptığını bilmediğini, Halil'e bir vereceği olduğunu bildiğini, ama ne kadar olduğunu ve ne için olduğunu bilmediğini, eşi ile arasında bir tartışma ya da husumet olup olmadığını da bilmediği’ni söylemişti.

O sıralarda Ada’da Falyalı ailesine yakın olanlar duyduklarını birbirine aktarıyor: Söz konusu ‘vereceğin’ Falyalı’nın çok yüksek miktarda kripto paralarının şifreleri ile bağlantılı olduğu ve Cemil Önal’ın bu meblağa ulaşabilecek şifreyi bilen tek isim olduğu iddiaları yayılıyordu.

Cemil Önal KKTC’den sonra Hollanda’da hapishanede bulunduğu sırada ilk olarak 2024 yılı başında FETÖ’den firari olduğu ileri sürülen Cevheri Güven ile görüştü. İlk ifşaatları 1 Şubat 2024’te yayımlandı. Sonra aralarında yine Cevheri Güven’in de bulunduğu uluslararası araştırmacı gazetecilik kuruluşu OCCRP temsilcileriyle bu senenin başında görüşmelere başladı. Şubat 2025’de OCCRP, Cemil Önal’la hapishaneden yaptığı kayda alınan görüşmeleri ve araştırma sonuçlarını İngilizce ve Türkçe olarak yayımladı. Araştırma ciddi bir zaman gerektirdiği için muhtemelen tüm bu yayınların ön çalışmaları birlikte başladı. Sonuncu ifşaatlar ise Önal’ın 14 Mart’taki Hollanda’da hapishaneden tahliyesinden sonra nisan ayı ortasında Bugün Kıbrıs’ta yayımlandı.


Ekran görüntüsü: OCCRP, 13 Şubat 2025.

Önal, her görüşmesinde eskilerin yanında yeni bir iddiayı dile getiriyordu. Rüşvet zincirleri, siyasetçilerin çocuklarına kadar uzanan iddialardan söz etti, son ifşaatlarında ise kasetleri gündeme getirdi. 

Sahte olup olmadığı belirlenmemiş, çok daha önce sızdırılmış bir telefon görüşmesi dışında ortada yeni ne bir ekran görüntüsü, ne bir hesap hareketi, ne ikinci bir tanık, ne de teknik delil vardı. En çok tekrarlanan iddia ise "kasetlerin" varlığıydı, ancak bunların içeriğine dair de somut bilgi vermemişti.

Bugün dijital belgeler tek bir araçla, sadece bir yerde tutulmaz. Kayıtlar USB, SSD, kripto cüzdan, VPN ile e-posta yedekleri gibi pek çok yolla saklanabilir ve anında dağıtılabilir. Bu nedenle MİT’in "kasetlerin peşinde olduğu" iddiası teknik olarak tutarsızdı. "Kaset" kavramının kendisi bile Falyalı’nın gizli kayıtları yaptığının ileri sürüldüğü, otel ve casinonun 2017 yılında açıldığını düşününce anlamını yitiriyordu.

Önal cinayetinden sonra birdenbire ortaya Önal’ın hukuki danışmanı çıktı!

Önal’ın ilk ifşaatını yaptığı Cevheri Güven, FETÖ’den arandığı ileri sürülen bir gazeteciydi. Önal cinayetine tanık olan Bayram Bozkurt ise FETÖ’den firari eski bir savcıydı. Bozkurt gene bir FETÖ firarisi olduğu iddia edilen Adem Yavuz Arslan ile Önal’ın öldürülmesinden sonra 45 dakika telefonda konuşmuştu: Cinayetten ve tanık olarak polise ifade verdikten sonra Almanya’ya geri dönen Bozkurt, Önal’a hukuki danışmanlık yaptığını, Hollanda’ya giderek çok sık Önal ile görüştüğünü öne sürdü. Bu süreçte ölene kadar Önal’ın yanında hiçbir zaman koruma olmadığını, oturma izni olduğundan Önal’ın kendisine forex işi teklif ettiğini söylediğini belirtti. 

Bozkurt, Önal’ın ve bugüne dek hiç bahsi geçmemiş eşinin, Önal öldürülmeden önce CIA ile görüştüğünü söylediğini iddia etti. Cinayete aynı masada sohbet ettiği sırada tanık olan Bozkurt katili de görmüştü: 35-40 yaşlarında, sarı kızıl karışımı sakalı ve saçı olan, yüzünü gizlememiş biriydi. Üstelik Önal’ın 'her şeyi bilen' Bulgar vatandaşı bir eşi olduğunu da söylemişti. Şimdi de eşi açıkça hedefe koyulmuştu. 

Önal’ın 'hukuki danışmanı' ifşaatlarının başından beri Önal’ın söyleyecekleri hakkında görüşmüş olmalıdır. Bu ifşaatlar sırasında ismi hiç geçmeyen Bozkurt birdenbire ortaya çıkmıştı. 

İyi de Önal’ın bu kadar tartışmalı isimle ne işi vardı? Önal neden bir firariye kasetler ‘bende değil’ diyor, diğerine “bu kasetler benim için bir nevi garanti, bir nevi sigorta” olduğunu söylediği iddia ediliyordu? Bozkurt, Önal’ın kendisine kasetlerin sayısının 45 değil yanında sıfırla 450, hatta 4500 olabileceğini söylediğini ileri sürdü.

Güya belgeler sadece Önal’ın cep telefonunda ve diğer dijital kayıtlarında bulunuyordu ve tüm bu olası 'kanıtlar' Hollanda Polisi’ndeydi. Ve telefonun ve diğer dijital cihazlarının iadesi için Önal dava açmıştı. Nedense bunca işin içine girmiş, profesyonel hayatının büyük bölümünde elektronik yasa dışı para trafiğini yönetmiş Önal, varsa bu belgelerin kopyasını almamış gibi beyanatlar veriyordu. 

İfşaatlara dair doğrulayıcı belgelerin yayımlanmaması, kaynak ses kayıtlarının "iddia" diye verilerek haberleştirilmesi, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini zedeledi. Kaynağın yaşam hakkı kadar, delilsiz iddialarla infial yaratılır bir görüntünün ortaya çıkması çok sıkıntılıydı.

Önal’ın ifşaatlarının zamanlaması, Hollanda’da sığınma hakkı ya da tanıklık koruma programına başvurma amacı taşıyabilecek şekilde yönlendirildiğini gösterebilir. Kamu yararı iddiasıyla spekülatif anlatıları öne sürüp bir medya kalkanı oluşturmaya da teşvik edilmiş olabilir.

Önal’ın eşkalini gizlemeyen bir tetikçi tarafından yakın mesafeden vurularak öldürülmesi, daha çok bahis şebekeleri içindeki bir hesaplaşmayı akla getiriyor. 

Önal’ın bu kadar çok iddia ortaya atması ama somut belge sunmaması inandırıcılığına gölge düşürdü. Dijital veriler birden fazla yerde kolayca saklanabilirken, şayet varsa bu kayıtların kimseyle paylaşılmamış olması, Önal’ın birilerince stratejik bir araca dönüştürülmüş olabileceğini gösteriyor. Önal’in bir siyasi operasyonun taşeronu olarak belge sağlamadan spekülatif iddiaları parçalı biçimde dile getirdiği, kendisine bir medya kalkanı kurması için belli aktörlerce yönlendirildiği düşünülebilir. Ve belki de kullanıldığı kadar korunmuş, sonrasında gözden çıkarılmış olabileceğini…

Falyalı’nın 2017’de bahis iznini veren Özgürgün’dü; 2018’de izni uzatanlar da CTP-HP-DP-TDP...

Türkiye’de internet üzerinden milleti soyan yasa dışı bahisçilerle devletin yoz görevlileri arasındaki ilişkiler FETÖ ile başlamış, KKTC’yi üs edinen yurt dışından gelen yasa dışı bahis çetesi liderleri KKTC’de siyasetle ve piyasayla oldukça yakın ve ‘sevgi dolu’ ilişkiler kurmuştu. Bunu yerelde Falyalı’nın UBP’ye organik yakınlığından, 2017’de Hüseyin Özgürgün’ün başbakanlığı döneminde Larsen Technologies Ltd. adına aldığı yasal bahis izninden ve 2018’de Falyalı’nın iznini uzatan CTP-HP-DP-TDP hükümetinden biliyorduk.

Yasa dışı bahisin KKTC merkezli olması ne KKTC ne de Türkiye siyasilerini beklenildiği oranda rahatsız etmişti. Baronlar arsaları, yapılan binaları fahiş meblağlara nakitle satın alarak inşaat sektörünün lokomotifi haline geliyor, siyasal partileri seçimlerde finansal olarak destekledikleri ileri sürülüyordu. Piyasadaki yüksek miktardaki kara paranın kaynağı internet üzerinden oynatılan yasa dışı betti. Ada’nın kuzeyinde her yerde eli kulağı olan Türkiye iktidarı da bu gerçeği çok iyi biliyordu.

Hollanda'nın ve CIA'in sorumluluğu

Cemil Önal’ın Hollanda polisine ve hatta CIA’ye 120 sayfalık ifade verdiği, dijital kayıtlarının ise halen Hollanda Polisi’nde olduğu iddia ediliyor. Üstelik, öldürülmeden kısa süre önce Hollanda Savcılığı’na can güvenliğiyle ilgili resmi başvuruda bulunmasına rağmen hiçbir koruma önleminin alınmamış olması ciddi bir ihmale işaret ediyor. Bu noktada, gazetecilerin, George Soros, yabancı devlet, yabancı istihbarat destekli bazı küresel gazetecilik ağlarına bel bağlamak yerine, Hollanda’daki hukuki ve siyasi süreci daha yakından, doğrudan araştırmaları ve kamuoyunu bilgilendirmeleri kritik önem taşıyor. Eğer gerçekten yabancı devlet kurumlarına sunulmuş deliller varsa, kamu yararı doğrultusunda yoğun kamuoyu ve medya baskısı ile bu belgelerin açıklanması ya da belge olup olmadığı bilgisinin paylaşılması sağlanabilir.

Gazetecilerin ve hatta milletvekillerinin bu yönde oluşturacakları baskı, sadece gerçeğin ortaya çıkmasına değil, aynı zamanda bu tür ifşaatçıların gelecekte korunabilmesi için caydırıcı bir emsalin oluşmasına katkı sağlar.

Ada'daki suç ekonomisi ve Mali Eylem Görev Gücü

2005’de Elmas Güzelyurtlu öldürülmeden önce kuzeyden güneye döviz taşıyordu. Falyalı’nın Rum mafyası ile çalıştığı Fanieros ve adamlarının Falyalı'nın cenazesine gelmeden önce de biliniyordu. Güney ile kuzeyi ile Kıbrıs pek çok ada ülkesi gibi suç örgütleri için manevra alanıdır. 

Ada ülkelerinin küçüklüğü, güçlü kurumların eksikliği, şeffaf olmayan finansal yapıları, turizm ve kumar ağırlıklı ekonomileri, coğrafi avantajları ile birleştiğinde organize suçlara davetiye çıkarıyor. Bu nedenlerle ada ülkeleri küçük olmalarına rağmen küresel suç ağları için kilit noktalar haline gelir ve suç ekonomisinin yayılmasını sağlar. Bu durum ancak uluslararası baskı ve yoğun bir iç denetimle son bulabilir.

Hal böyle iken kara paranın aklanmasına, terörizmle kitle imha silahlarının finansmana karşı uluslararası gözetim ve denetim kuruluşu Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) geçen sene aldığı bir karar sorgulanmalıdır. FATF'in yıllık 10 milyar doların altında GSYH’si olan düşük gelirli ülkeler için “gri liste” kriterlerini yumuşatarak, uluslararası yaptırımlara maruz kalma risklerini azaltması oldukça yanlış bir karardır.

FATF'in kararıyla ada ülkelerinin kara para ve yasa dışı finans trafiğiyle mücadelede önleyici denetim yükümlülükleri ciddi biçimde zayıflatıldı. Gri liste tehdidinin azalması, caydırıcılık etkisini de beraberinde azaltacak.

KKTC tanınmamasına rağmen bankalar ve casinolarla ilgili düzenleme eksikliklerinde ötürü 2008’de gri listeye alınmıştı. Şimdi ise pembe yalanlar ile katı gerçekler arasında, yalnızlığa terk edilmiş bir halk sokaklarda...

Kıbrıslı Türklerin laiklik, demokrasi ve özgürlük adına verdiği mücadele bilinçli biçimde görmezden geliniyor

Türkiye'deki muhalif medya, Kıbrıslı Türklerin laiklik, demokrasi ve özgürlük adına verdiği mücadeleyi bilinçli biçimde görmezden geliyor. Yalnızca işlerine geleni duyuruyor; denge siyaseti adına gerisini karartıyor. Ama tam da bu nedenle çifte standartlara alışkın toplumun susmamak için fazladan bir nedeni daha var. Bu suskunluk karşısında gösterilen direnç, yalnızca bir tepki değil; kökleşmiş bir özgürlük arzusundandır...

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz